Deprem Gerçeğini Hatırlayalım...
17 Ağustos 2022 | 10:39

Deprem Gerçeğini Hatırlayalım...

1999 yılında merkez üssü Gölcük olan Marmara Depremi meydana geldi. 7.4 büyüklüğündeki depremde, enaz 17 bin vatandaşımızı kaybettik. Bunun yanında 40 binden fazla insanımız yaralandı, sakat kaldı.

Her büyük deprem de hatırlanan ve sonra unutulan Türkiye'nin deprem gerçeğini yeniden hatırladık o tarihte, ve bugün birazda olsa ders aldığımızı düşündüğüm o depremin 23. yıl dönmümü. Geçen zaman içerisinde bölgede yaralar sarılmaya çalışılsa da, depremin insanların hafızalarında bıraktığı derin izler hala tazeliğini koruyor.

Marmara depreminin ardından Türkiye yeni bir döneme girdi denilebilir. Daha önceden de Türkiyede çok şiddetli depremeler olmuştu. Bu depremin diğer depremlerden farkı kitle iletişim araçları ile nerdeyse canlı yayın ile tüm vatandaşlarımız acı gerçeği daha etkili bir şekilde gördü ve kısmen yaşadı.

Peki yedi yılda Türkiye'de ne değişti?

Türkiye, Marmara bölgesi başta olmak üzere beklenen olası büyük depremlere ne kadar hazır?

23 yıl önce körfez depreminde kaybedilen hayatlar topluma neyi, ne kadar öğretti?

  1. Depremin üzerinden geçen 23 yılda arama-kurtarma kapasitesi 1999 yılı öncesine oranla çok büyük ölçüde arttırıldı ve geliştirildi. AFAD’ın kabuk değiştirmesi ve modernize edilmesi ile sadece depremde değil tüm afetlerde müdahale ve başarı oranı kat be kat arttırıldı. “Türkiye Afet Müdahale Planı” hazırlandı ve yürürlüğe konuldu. Afet riski yüksek şehirlerimizde Acil Toplanma Alanları belirlendi.
  2. Görsel ve dijital iletişim araçları sayesinde Türkiye'de vatandaşlarımızın deprem bilinci eskiye göre çok daha ileri bir düzeye taşındı.
  3. Kentsel dönüşüm programı ile Depreme karşı yetersiz binaların yenilenmesinin önü açıldı.
  4. Başta İstanbul olmak üzere deprem beklentisinin yüksek olduğu bölgelerde okullar ve hastaneler gibi kamu binalarının depreme dayanıklı hale getirilmesinde neredeyse sona yaklaşıldı.
  5. Teknik anlamda kalitesiz ve doğal olarak ta depreme dayanıksız binaların yapılmaması için Kamu İhale Kanunu değiştirildi.
  6. Binaların depremde yıkılmasının en önemli sebeplerinden birisi olan Beton katilesi(zliği) hazır betonun yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi ise büyük oranda önlendi.  

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, Türkiye önemli dersler almasına ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç olmadığı kadar çok ciddi önlemler alınmasına, dersler çıkarılmasına rağmen, her an tekrarlanabilecek bu felakete tam da hazır değil. Artan nüfus ve gelişme hızı ile birlikte gelecek afetlerdeki kayıp ihtimali her geçen gün daha da artıyor.

Deprem oluşum istatistiklerine göre, ülkemizde her 1.5-2 yılda bir şiddetli deprem, her 3-4 yılda birden çok şiddetli deprem ve 35-45 yılda en az bir ise yıkıcı deprem meydana geliyor. Alan itibari ile Türkiye’nin %91-92'si deprem tehlikesi ile karşı karşıya. Nüfusumuzun %95'i deprem riski altında yaşamaktadır. Aynı oranlar ülkemizin üretim ve sanayi merkezleri için de geçerli.

Marmara'da beklenen depremin 1999 yılından itibaren her an olmak kaydıyla 30 sene içerisinde olma olasılığını yüzde 64 olduğu bilimsel olarak açıklanmıştır. Buna göre geçen 23 yıl dikkate alındığında bilimsel verilere göre en az 7.1 ve en çok ta 7.5 büyüklüğündeki bir depremin oluşumuna daha çok yaklaşıldığı anlaşılmaktadır.

Bir bölgede geçmişte deprem olması, bir süre sonra aynı bölgede e az o şiddette deprem olacağının garantisidir. Bu nedenle özellikle Marmara bölgesinde depremin olma ihtimali düne göre daha yüksek, yarın daha da yüksek olacak. Bilisel verilere ve ölçümlere göre Marmaranın orta bölgesindeki fay hala kırılmadı. Bu bölgenin her iki yanı da 1999 depremleri ile Kocaeli’nde, 1912 Şarköy depremi ile Tekirdağ taraflarında Kuzey Anadolu Fayı kırıldı.

Marmara’da en son şiddetli deprem 1766 da olmuştu. Tarihsel geçmişe bakıldığında istatistiksel olarak bu bölgedeki deprem tekerrür periyodu yaklaşık 250 yıldır ve 2017 yılı itibari ile tekrarlama periyodu  dolmuştur. Tüm bunların yanına Kuzey Anadolu Fayının batıya doğru yılda 2-2,5 cm hareket ettiği dikkate alındığında bölgede gittikçe artan ve zeminin elastik sınırına yaklaşan bir gerilmenin oluştuğunu görüyoruz. Elastik sınır aşıldığında da kaçınılmaz olarak kırılma oluşacak, yani deprem olacak demektir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce yapılan araştırmaya göre bu deprem sonrasından en az 50-60 bin binanın hasar göreceği öngörülmektedir.

Depremin olacağı muhakkak,

Ancak kayıpları önlemek alacağımız tedbirlerle elimizde,

 

Prof.Dr. Abdussamet ARSLAN

Gazi Üniversitesi

Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü

background image